• Yunanistan
  • Yunanistan'ın Eski / Yeni Yerleşim Birimleri

ORESTİADAS :
Türkçe ismi KUM ÇİFTLİĞİ;

Yunanca eski ismi Orestias, Nea Orestias. Yunanistan Evros iline bağlı belediye birimi. Yunanistan'ın en kuzeyindeki kent merkezi. 1923 yılında Edirne'den özellikle Karaağaç bölgesinden gelen Gagauz asıllı Türkçe konuşan Hristiyanlar tarafından Nea Orestias adıyla kuruldu. Karaağaç'a Yunanlar Eski Orestias diyorlardı. 1923'den sonra Lozan antlaşmasıyla bizde kalan Karağaç'dan gelen yanlışlıkla Rum denilen aslında Gagauz olan göçmenler yerleştirildi ve adına Yeni Orestias denildi. Yunan hükümetinin Trakya Valisi Spyros Dassios tarafından göçmenlere burada iskan planlaması yapıldığı için Orestiada'nın merkezine Spyros Dassios'un adı verilmiştir.

Yunanistan'da mülki idare Bölgeler, İller, İlçeler ,Beldeler ve Köyler şeklinde bölünmüştür.

Orestiadas bizim Batı Trakya dediğimiz Yunanların Doğu Makedonya idari bölgesindeki Evros ( Meriç ) ilinin en kuzeyinde Bulgaristan ve Türkiye sınırındaki ilçedir.

Orestiadas ilçesinde 4 belediye vardır. Merkez Orestiada, Vissa, Trigonou, Kuprinou

    Ellerine sağlık unalmetin 🙂

    Forum sayfamızı ileriye taşıma noktasında bizlere sağlayacağınız her katkının çok önemli olduğunun farkındayız ve forum sayfamız içerisinde gezinirken karşınıza çıkacak katkı sağla penceresinden desteklerinizi bekliyoruz.


    Katkıda Bulunmak İçin Buraya Tıklayabilirsiniz.


    Android uygulamamızı buraya tıklayarak indirebilirsiniz. 



    TRİGONOU
    Trigonou belediyesinde benim tespit ettiğim 17 köy var bu forumda eski Türkçe ve günümüzde konan Yunanca isimlerini vereceğim. Trigonou'nun tarihimiz açısından önemi Şükrü Paşa'nın buradaki Bulgar ve Sırp birliklerine karşı son ana kadar savunduğu Edirne'nin teslim edildiği bölge olmasıdır. Bulgarları burada durduran Şükrü Paşa ne yazık ki modern Fransız toplarıyla donatılmış Sırp ordusunun yetişmesi ve Babaeski Çorlu hattının Bulgarlar tarafından elegeçirilmesi nedeniyle lojistik destek alamaması yüzünden Edirne'de açlık ve salgın hastalıkların artması, Sırp toplarının gece gündüz sivil halkı bombalaması nedenleriyle Edirne'yi teslim etmek zorunda kaldı. Trigonou Edirne'yi yüksekten gören bir plato üzerinde yer almaktadır. Şekli üçgene benzediği için bu ad verilmiştir.

    TRİGONOU ' ya bağlı köyler

    1 - Arzos ( Kulaklı Çiftliği )
    2 - Dikia ( Kadıköy )
    3 - Dilofos ( Yürüyüş / Üreyiş / Üreşköy )
    4 - Elaia ( Deleleşköy )
    5 - Therapeio ( Sarıyar )
    6 - Kanadas ( İpsili )
    7 - Komara ( Kumarlı / Kumarası )
    8 - Krios ( Koyunlu )
    9 - Marasia ( Maraş )
    10 - Milea ( Beştaşlı / Elmalı )
    11 - Ormenio ( Çirmen )
    12 - Palli ( Bıldırköy )
    13 - Pentalofos ( Beştepe )
    14 - Petrota ( Karabağ )
    15 - Plati ( Sadırlı )
    16 - Ptela ( Karaağaç / Karacaköy )
    17 - Spilaio ( İspitli )

    AMPELEKİA :
    Türkçe adı KULAKLI

    KULAKLI ( Ampelekia ) köyünde Osmanlı Devleti zamanında Türkler, Bulgarlar ve Rumlar yaşıyordu. Trakyada Türk kelimesi Müslümanları, Rum kelimesi Yunan Ortodoks kilisesine bağlı olanları işaretler. Aslında bu bölgede Rum dediklerimizin çoğu Gagauz Türkleridir. Tarih bilincinden yoksun olduğumuz için bu öztürkleri Yunanlara teslim ettik.

    Kulaklı 1913 - 1919 arsında Bulgar yönetimi altında kaldı. Batı Trakya, Doğu Trakya ve Makedonya bölgesinde o zamanlar Yunanlar azınlıktadır hatta yok bile diyebiliriz. Bulgarlar daha fazladır. Ama Fransa ve İngiltere ne yaptı ne etti Yunan devletini buraya monteledi

    1920 den sonra Yunan devletine geçiyor Kulaklı. Yunanlar ilk iş olarak Bulgar ve Türkleri buradan gönderiyor. Yerlerine Türkiye'den göç eden Rumları yerleştiriyorlar. AMPELEKİA'nın Yunanca karşılığı "Üzüm Bağları" demek. Plato üzerinde olan topraklarında çok güzel üzümler yetiştiği için bu ad veriliyor.

    Köyde günümüzde 470 kişi kadar yaşayan var. Çoğunluk tarımla uğraşıyor. Aslında birçoğu Alamancı. Almanya'ya işçi olarak gitmişler. bazıları emekliliklerinde geri dönmüş, köye yerleşmişler. Buğday, mısır, pancar ve pamuk ekiliyor.

    Her Yunan ortodoks kilsesine bağlı köylerin kutsal kabul edilen ve köyün koruyucus olduğuna inanılan bir "aziz günü" vardır. Bu köyün de 27 Temmuz Aziz Pantelemion adanmış kutsal günüdür.

      LEPTİ :
      Türkçe adı ECEKÖY
      Yunanca "İnce" anlamına gelen Lepti'nin Türkçe adı ECEKÖY'dür. Köye eskiler CAMİŞERİF'de derlerdi. Lepti'de Osmanlı dönemi ECE SULTAN / ECE BABA adında bir Bektaşi büyüğünün türbesi/makamı vardı. Yunan hakimiyetine geçtikten sonra türbe yıkılarak yerine Agios Georgios Kilisesi yapılmıştır.

      MARASİA

      Türkçe adı : MARAŞ

      Yunanların Marasia dedikleri köye Bulgarlar da Türkler gibi Maraş diyorlar. "Maraş" Türkçede "Kenar Yer" anlamındadır. Türk coğrafyasında Maraş adını taşıyan birçok yer var. Macarların banliyo anlamında kullandıkları "Varoş" kelimesi de aynı kökten türetilmiş. Marasia ( Maraş ) köyü Edirne'nin hemen kenarında olduğu için bu adı almış.

      Arda nehrinin kenarında bir köy. Eskiden Bulgarların çoğunlukta olduğu bir köydü tabii hepsi kovuldu.

      Demir Çağı'ndan beri Maraş'da yerleşim olduğuna dair kalıntılar vardır. 1528 tarihli bir belgede Sultan II. Murat'ın vakfiyesinde adı geçer.

      1922 yılına kadar Bulgarlar ve Türkler birarada yaşıyorlardı. Bu yıldan sonra bunların yerine Edirne'den, Odessa'dan, Köstence'den göç eden Rumları yerleştirdiler.

      Bulgarların ünlü milli futbolcusu Dimitar Maraşlıev bu köyden Sofya'ya göç etmiş bir aileden geliyordu. Bulgar aktör Vasil Mihailov'da bu köylüdür.

      Köyün yakınlarında olan Papaz Tepesi'nde Orestiada'nın zengin ailelerinden Arvanitislerin bir damıtım fabrikası vardır.

      Köy Balkan savaşları sırasında 3 kez yandı.

      Arda kıyısında olan köyün Osmanlı kayıtlarında bir Longoz sahası olduğundan bahis geçer.

      Maraş köyünün batısında bulunan Papaz Tepesi; Balkan Savaşı sırasında Bulgar ordusunun karargahı idi. Şükrü Paşa burada oluşturduğu savunma hattıyla Bulgar ordusunu zorluyordu. Bulgarlar tükenmişlerdi. Mustafapaşa'da bulunan Sırp ordusu Stepan Stepanoviç komutasında Bulgarların imdadına yetişti. Güçlü Fransız toplarıyla Türk mevzilerini vurmaya başladılar. Bitkin, aç ve lojistik destekten yoksun Türk ordusu sonuna kadar direndi ama başlayan salgın hastalıklar ve sivil halkın yok olma tehlikesi ile Şükrü Paşa onurlu bir şekilde teslim oldu.

      Marasia yakınlarında olan Bekçi Tepe'de Şükrü Paşa; Bulgar komutan Nikola İvanov ve Sırp komutan Stepan Stepanoviç ile teslim görüşmesi yaptı.

      Papaz Tepe'de Bulgar ve Sırp ordusu o kadar çok beton mevzi yapmıştı ki; günümüzde bu istikham hatları hala durur. Bu yüzden Yunanlar buraya Çimento Tepe diyorlar

      Orestiada'da yaygın olan toplum Gagavuz toplumudur ama bu Gagavuzların çoğunluğu buranın yerlisi değiller ve büyük kısmı Trakya'dan özellikle de Ergene havzasından gelmişler. Örneğin konuştuğum bazı aileler, Havsa kökenli olduklarını söylemişti. Bu insanlar bir "millet" olarak Gagavuzluğu benimsememiş. Türklüğü ise asla kabul etmiyorlar. Hakim aidiyetleri ise Yunanlılık. Kendilerini Gagavuz olarak kabul edenlere en "milliyetçi" Gagavuzlar denilebilir. Konuştukları dil, Türkçenin Gacal ağzı dediğimiz bir ağzı. Gacallar da deyimi yerinde ise Gagavuzlar ile aynı kökene sahip bir boydan geliyorlar ve Müslümanlar. Yani kısacası Müslümansa Gacal, Hristiyan ise Gagavuz olmuşlar. Orestiada'da yaygın uğraş tarım. Burası, Dimetoka ile birlikte Kuzeydoğu Yunanistan'ın sınır kentlerinden. İkisi de nomos yani belediye ve her ikisinde de Türk var. Dimetoka'da Türkler varken Orestiada'da, Gagavuzlar var. Ama dediğim gibi, kendilerini bizden koparmış ve Yunan hissediyorlar. Türkiye'yi eleştiriyor, Kıbrıs meselesnde yüzleri asılıyor hatta... hiç görmedikleri Ayasofya'nın haç takılı görüntüsünü kimileri dükkanlarında duvara asmış olan tipler bile var. Dimetoka'da Alevi Türk kardeşlerimiz de yaşıyor ve Ruşenler köyü dikkate değer. Buradaki Kızıl Deli Sultan türbesi, yöresel bir ziyaretgah olmuş. Yakın zamanda Yunanistan, ilk cem evini de çok uzakta olmayan Büyük Derbent (Megalo Derio) köyünde açarak sözüm ona dinsel özgürlüğe dair bir taşı daha yerine koydu. Gerçekte Türkleri biraz daha ayrıştırmaya matuf bu hareketler Yunan tarafının ilk hareketi değil. Geçtiğimiz senelerde de Pomak derneği, Pomak radyosunu kur(dur)muşlardı. Buna rağmen kendi içlerindeki Hristiyan Slav Makedonların dernekleri ve partilerine sıkı baskılar uygulanmakta ve ülkede yüz binden fazla Slav dili konuşan Yunanı asimile etmek ve bu süreci kazasız belasız tamamlamak için en iyi politikalarını uygulamaktalar. Sözün özü, Yunanistan, harika bir millet öğütme makinesi, harika bir Yunan üretme çiftliğidir.

        KRİOS

        Türkçe adı : KOYUNLU

        Krios Yunanca "Koç" anlamına geliyor. Türkçe ismi olan "Koyunlu" ile benzeş bir ad seçmişler.

        Osmanlı döneminde tamamı Türk olan bir köydü. 1923'den sonra Edirne'nin Ortakçı köyünden hristiyan Gagauzları yerleştirdiler. Orestiada'ya yerleştirilen ve Rum denilen göçmenler aslında Gagauz olduklarını defaetle söyledik. Osmanlı nüfus işlemlerinde milliyet ayrımını din temelli yaptığı için Türkçe konuşan Türk soylu Gagauzları Yunan asimilasyonuna altın tepsi içinde sunanlar bizim yanlışlarımızdır.

        Edirne'deki Ortakçı köyü 1000 kişilik büyük bir köydü. 1923 yılında yapılan göçle Yunanistan idaresi Türkiye'den gelen Gagauzları 4 ayrı köye yerleştirdi. Koyunlu köyüne 220 kişi iskan edildi. Günümüzde köy nüfusu 50 kişiye kadar inmiştir. Kırsal olan bölgedeki yaşam koşullarından dolayı Krioslular Avrupa ülkelerinde işçi olarak çalışmaya gitmişlerdir.

        Krioslular Trakya folklorik değerlerini günümüze taşıyan bir özelliğe sahiptir. Köy geleneklerine bağlı olduğu için Ortakçı'daki Gagauz halk oyunları ve kıyafetleri korunarak günümüze kadar gelmiştir.

        Krios ( Koyunlu ) köyünün en meşhur ürünü "Susam" dır. Bu susamdan yapılan KRİOS TAHİNİ Yunanistan'da aranılan bir marka olmuştur. Krios Tahini yurt dışına da gönderilir.

        Krios ( Koyunlu ) köyü antik dönemlerden beribir yerleşim bölgesidir. Köyün yakınlarında arkeolojik değeri olan 3 mezar saptanmıştır.

        DİLOFOS

        Türkçe adı : YÜRÜYÜŞ KÖY / ÜREYİŞ / ÜREŞKÖY

        Dilofos Yunanca İkiz tepeler anlamına gelir. Türkler Yürüyüş Köy diyorlardı. Bazıları kısaca Üreyiş veya Üreş diye de telaffuz ederlerdi.

        Dilofos dünyada ender görülen bir coğrafi özelliği vardır. "Tripoint" bir bölgedir Dilofos. Tripoint bölge üç devlet sınırının kesiştiği bölgedir ve Dilofos Türk, Bulgar, Yunan sınırlarının ortak noktasında bululunur. Köyün yanında bulunduğu Meriç Nehri üzerinde bulunan bir adacıkta birbirine sınır olan 3 ülkenin toprğı vardır. "A Adası" adını alan adacığın % 50 si Türkiye'nin, % 25 i Bulgaristan'ın % 25 i Yunanistan toprağıdır. A Adası'na sivillerin girişi izne bağlıdır. Adacığa sadece görevli askerler girebilir.

        Dilofos köyünde zengin linyit yatakları vardı. 1950 yılından 1980 yılına kadar linyit madeni çalıştığı için bu yıllarda köyden göç azdı. 80 li yıllardan itibaren maden ocakları kapandığı için çalışma sahası azaldığından bir zamanlar 7 kafesi olan canlı bir köy olan Dilofos yavaş yavaş küçülmeye başladı. Günümüzde eski maden ocaklarından kalan alet edavat tarlalar içinde otların arasında hala bulunur. Dilofos'ta nüfus 1980 den sonra % 80 azaldı.

        Dilofos'ta Bulgaristan'ın Türkiye sınır kapısına adını veren Kapitan Andreov'un mezarı da bulunmaktadır. 1912-1913 yılları arasında olan Balkan Savaşı sırasında Bulgar ordusunda subay olan Kapitan Andreov burada ölmüştür ve köye gömülmüştür. Bulgarlar buraya bir anıt ve mezar inşa ettirmişler.

        Köyün "Tsipouraki" adındaki içkisi çok meşhurdur.

        Bazı kayıtlarda "İkitepe" olarak da adlandırılır.

        ARZOS

        Türkçe adı : KULAKLI ÇİFTLİĞİ

        1913 - 1919 yılları arasında Bulgaristan idaresinde olan Arzos'a Türkler de Bulgarlar da Kulaklı Çiftliği diyorlardı. Trakya da büyük çiftlikler ve bunların etrafında çalışanların oluşturduğu köylerin oluşması sıklıkla rastlanan bir durumdur. Arzos da bu tip yerlerdendi.

        1920'den sonra Anadolu'dan ve Edirne Ortaköyden gelen Gagauzlar buraya yerleştirildi.

        Arzos'un bir yerleşim bölgesi olması çok eskilere dayanır. Milattan Önce 4. yüzyıla kadar tarihlenen mezar kalıntıları vardır.

          DİKAİA

          Türkçe adı : KADIKÖY

          1922 yılına kadar Türklerin ve Bulgarların birlikte yaşadıkları bir köydü Dikaia / Kadıköy. Bulgarlar da Kadıköy derlerdi.

          1. yüzyıla kadar Kadıköy Edirne ilinin Mustafapaşa kazasına bağlı bir köydür. O dönemde Bulgar Kilisesine bağlı 62 ailede 368 Bulgar nüfus vardı.

          İmparator Commodur dönemine tarihlenen ( 117 - 192 ) toprak zenginlerine ait mezarlar bulunmaktadır.

          Dikaia'da günümüzde Bulgaristanın Topolovgrad'a bağlı Kavaklı kasabasından gelen Ortodoks Hristiyan Karakaçanlar ve gene Ortodoks Hristiyan Arnavutlar yaşamaktadır.

          admin başlığı Yunanistan'ın Eski / Yeni Yerleşim Birimleri olarak değiştirdi.

          ORMENİA

          Türkçe adı : ÇİRMEN

          Türklerin Çirmen dedikleri Ormenia'ya Bulgarlar Çernomen diyorlar. Türkler burayı aldıklarında Çernomen adını Çirmen yapmışlar. Bulgarcada Esmer, Karayağız anlamına gelebilecek bir anlamı var.

          13 Mayıs 1327'de Bulgar Çarı III. Mihail Şişman ile Bizans İmparatoru III. Andronikos Paleologos arasında Çirmen'de bir antlaşma yapılır. Çirmen Bizans-Bulgar sınırı olarak kabul edilir.

          Bu tarihten yaklaşık 45 yıl sonra 17 Eylül 1371 tarihinde Osmanlı Padişahı I. Murat; Prilep Kralı Volkaşin Murnaçeviç ve Serez Despotu İvan Ugleşa'yı yenerek Çirmen'e hakim oldu. Osmanlılar Çernomen'e Trükleri yerleştirerek Çirmen adını verdiler. Bu tarihten itibaren Bulgarlar ve Türkler Çirmen'de 550 sene birlikte yaşadılar.

          1872 yılında Doğu Rumeli Tren Hattı buradan geçiyordu. Svilengrad / Cisri Mustafapaşa - İstanbul arasında işleyen trenler Çirmen'de dururlardı. 1923'den sonra Yunanlar ve Bulgarlar bu hattı kapattılar. Ormenio Yunanistan'ın kuzeyde son istasyonu oldu. Sınır kapısı kapatıldı. Bulgarlar 1971 yılında bu bölgeye yeni bir demiryolu döşediler ve Çirmen hattını bir daha kullanmadılar. Sınır geçişi hala kapalı.

          MİLEİA

          Türkçe adı : BEKTAŞLAR

          Arda nehrinin yakınında antik dönemde önemli bir ticaret merkezi olan günümüzde önemini yitirmiş Bulgaristan sınırında küçük bir köy. Arda nehrinde Romalılar döneminde ticaret gemişleri işlermiş Mileia'da nehir bir menderes ile ovaya doğru yayıldığı için gemiler bu sakin limanda yüklerini boşaltırlarmış.

          Türkler bu köye Bektaşlı adını vermişler. Yunanlar elmalarıyla meşhur bu köye Elmalı anlamına gelen Milea adını koymuşlar. Mileia köylülerinden bir kısmı Arda nehrinin taşıp karşı taraftaki tarlalarına gidişlerini engellediği için nehrin öbür tarafına geçip Galini köyüne yerleşmişler.

          Mileia'da Roma döneminde silo olarak kullanılan mağaralar bulunuyor. Bu mağaralarda yapılan araştırmalarda M.Ö. 2. yüzyıla ait gümüş paralar bulundu. Bizans dönemine ait tapınaklar ve zenginlere ait havuzlu villaların temelleri tespit edildi.

          1923'e kadar Bulgarlar ve Türkler birlikte yaşıyorlardı. 1924'den sonra Milia adıyla rum göçmenler yerleştirildi. 1913-1919 tarihleri arasında bir süre Bulgar yönetimi altında kaldı.

          Köy Bulgaristan sınırına 1 km uzaklıktadır ve yaklaşık 100 kişi yaşamaktadır.

          PETROTA

          Türkçe adı : KARABAĞ / TAŞLIK

          Kara üzümleriyle meşhur bu köye Türkler ve Bulgarlar Karabağ diyorlar. Yunanlar ise burada bulunan taşocaklarından dolayı, Yunanca taşlık anlamına gelecek şekilde Petrota diyorlar.

          1923 yılına kadar Bulgar ve Türk ahali birlikte Karabağ'da yaşıyorlardı. 1923 yılından sonra Türkler ve Bulgarlar buradan çıkartılarak yerlerine Epir ve Malta'dan gelen Yunanlar yerleştirildi.

          Petrota Bizans döneminden beri taşocaklarından taş çıkartılan bir köy. Osmanlı döneminde devam eden taş madencliği günümüzde de devam ediyor.

          Çevrede bulunan Yunanistan ve Bulgaristan topraklarındaki kalelerde, köprülerde, dini yapılarda Petrota'dan çıkarılan taşlar kullanılmış. Zeloit denen daş gözenekli yapısıyla kolay işleniyor. Bu taş değirmen taşı ve su kuyularının yapımında da kullanılıyor. Zeloit günümüzün teknolojisiyle temizlik sektöründe de kullanılan bir taş. İnşaat sektörüde bu taşın kullanıldığı ekonomik girdi sağlayan bir alan.

          Köy meydanında burada taş ocaklarında çalışan işçilerin anısına dikilmiş bir anıt var. Yunanlar ayrıca bir Taş Müzesi açmışlar.

          Petrota'dan çıkarılan taşlardan antik dönemde birçok heykel ve mezartaşları, lahitler yapılmış.

          Türkler ve Bulgarlar burada üzüm bağları yetiştirmişler. Bağlar devam ediyor. Kara üzümü çok meşhur, bu yüzden Türkler buraya Karabağ diyorlardı.

          1960larda 1500 nüfusu olan köy dış ülkelere ve Yunanistan'ın büyük şehirlerine yaşanan göçlerle günümüzde 250ye kadar inmiş.

          Köy yakınlarında HIDIR BABA TÜRBESİ vardır. Osmanlı döneminden kalan bir kale ve 18. yüzyılda yapılmış TAŞLIK CAMİSİ de bulunuyor. Camiye Taşlık adı verimesinden eskiden bu köye TAŞLIK da dendiğini anlıyoruz.

          Taşlarıyla ünlü Petrota'da birçok mağara bulunmaktadır.

          Köyde ayrıca endüstri çağı öncesi döneminde inşa edilmiş bir fabrika bulunmaktadır. Fabrika restore edilerek turizme kazandırılmıştır.

          6 gün sonra

          PALLİ

          Türkçe adı : BILDIRKÖY

          Sevr Antlaşmasıyla Yunanlara bırakılan Palli köyü 1947 yılına kadar Türklerin yaşadığı bir köydü. Türkler Palli'ye Bıldırköy derlerdi. Bıldır Türkçede -öncesi, bir önceki- anlamına gelen bir kelimedir. Yunanlar ise 1923 den itibaren bu köye Serez'den hıristiyanları yerleştirmeğe başladılar.

          Bataklık bir arazide olan Bıldırköy'ün manda yetiştiriciliği ve manda sütünden yapılan yoğurtları meşhurdu. Köyü tekrar planlayan Yunan mühendisler bataklık arazideki köyü Türklerin "Ali Çeşme" dedikleri mevkiye taşıdılar. Buraya Serez bölgesinden getirdikleri Yunan asıllıları yerleştirmek için evler yaptılar. Ali Çeşme mevkii Türklerin tapulu tarlalarının olduğu verimli bir bölge idi. Yunanlar Türklerin elinden arazilerini aldılar. yeni kurdukları bu yerleşime tekrar anlamında Palli adını verdiler.

          1947 yılına kadar Türklerin çoğunluk olduğu bu köyde yüzyıllar öncesinden gelen bir cami vardı. Yunan içsavaşı sırasında Türkler buradan göç ettirildi. Cami yıkılarak MeryemAna adına bir kilise inşa edildi. 1940'larda büyük bir Türk köyü olan Bıldırköy günümüzde nüfusu azalmıştır. 1950 den sonra köyde Türk kalmamıştır.

          Köyde kadınların işlediği ürünler ve Limberis Antoniades'in özel folklorik kolleksiyonu bulunan kalıcı sergi vardır.