• Yunanistan
  • Yunanistan'ın Eski / Yeni Yerleşim Birimleri

ORMENİA

Türkçe adı : ÇİRMEN

Türklerin Çirmen dedikleri Ormenia'ya Bulgarlar Çernomen diyorlar. Türkler burayı aldıklarında Çernomen adını Çirmen yapmışlar. Bulgarcada Esmer, Karayağız anlamına gelebilecek bir anlamı var.

13 Mayıs 1327'de Bulgar Çarı III. Mihail Şişman ile Bizans İmparatoru III. Andronikos Paleologos arasında Çirmen'de bir antlaşma yapılır. Çirmen Bizans-Bulgar sınırı olarak kabul edilir.

Bu tarihten yaklaşık 45 yıl sonra 17 Eylül 1371 tarihinde Osmanlı Padişahı I. Murat; Prilep Kralı Volkaşin Murnaçeviç ve Serez Despotu İvan Ugleşa'yı yenerek Çirmen'e hakim oldu. Osmanlılar Çernomen'e Trükleri yerleştirerek Çirmen adını verdiler. Bu tarihten itibaren Bulgarlar ve Türkler Çirmen'de 550 sene birlikte yaşadılar.

1872 yılında Doğu Rumeli Tren Hattı buradan geçiyordu. Svilengrad / Cisri Mustafapaşa - İstanbul arasında işleyen trenler Çirmen'de dururlardı. 1923'den sonra Yunanlar ve Bulgarlar bu hattı kapattılar. Ormenio Yunanistan'ın kuzeyde son istasyonu oldu. Sınır kapısı kapatıldı. Bulgarlar 1971 yılında bu bölgeye yeni bir demiryolu döşediler ve Çirmen hattını bir daha kullanmadılar. Sınır geçişi hala kapalı.

MİLEİA

Türkçe adı : BEKTAŞLAR

Arda nehrinin yakınında antik dönemde önemli bir ticaret merkezi olan günümüzde önemini yitirmiş Bulgaristan sınırında küçük bir köy. Arda nehrinde Romalılar döneminde ticaret gemişleri işlermiş Mileia'da nehir bir menderes ile ovaya doğru yayıldığı için gemiler bu sakin limanda yüklerini boşaltırlarmış.

Türkler bu köye Bektaşlı adını vermişler. Yunanlar elmalarıyla meşhur bu köye Elmalı anlamına gelen Milea adını koymuşlar. Mileia köylülerinden bir kısmı Arda nehrinin taşıp karşı taraftaki tarlalarına gidişlerini engellediği için nehrin öbür tarafına geçip Galini köyüne yerleşmişler.

Mileia'da Roma döneminde silo olarak kullanılan mağaralar bulunuyor. Bu mağaralarda yapılan araştırmalarda M.Ö. 2. yüzyıla ait gümüş paralar bulundu. Bizans dönemine ait tapınaklar ve zenginlere ait havuzlu villaların temelleri tespit edildi.

1923'e kadar Bulgarlar ve Türkler birlikte yaşıyorlardı. 1924'den sonra Milia adıyla rum göçmenler yerleştirildi. 1913-1919 tarihleri arasında bir süre Bulgar yönetimi altında kaldı.

Köy Bulgaristan sınırına 1 km uzaklıktadır ve yaklaşık 100 kişi yaşamaktadır.

PETROTA

Türkçe adı : KARABAĞ / TAŞLIK

Kara üzümleriyle meşhur bu köye Türkler ve Bulgarlar Karabağ diyorlar. Yunanlar ise burada bulunan taşocaklarından dolayı, Yunanca taşlık anlamına gelecek şekilde Petrota diyorlar.

1923 yılına kadar Bulgar ve Türk ahali birlikte Karabağ'da yaşıyorlardı. 1923 yılından sonra Türkler ve Bulgarlar buradan çıkartılarak yerlerine Epir ve Malta'dan gelen Yunanlar yerleştirildi.

Petrota Bizans döneminden beri taşocaklarından taş çıkartılan bir köy. Osmanlı döneminde devam eden taş madencliği günümüzde de devam ediyor.

Çevrede bulunan Yunanistan ve Bulgaristan topraklarındaki kalelerde, köprülerde, dini yapılarda Petrota'dan çıkarılan taşlar kullanılmış. Zeloit denen daş gözenekli yapısıyla kolay işleniyor. Bu taş değirmen taşı ve su kuyularının yapımında da kullanılıyor. Zeloit günümüzün teknolojisiyle temizlik sektöründe de kullanılan bir taş. İnşaat sektörüde bu taşın kullanıldığı ekonomik girdi sağlayan bir alan.

Köy meydanında burada taş ocaklarında çalışan işçilerin anısına dikilmiş bir anıt var. Yunanlar ayrıca bir Taş Müzesi açmışlar.

Petrota'dan çıkarılan taşlardan antik dönemde birçok heykel ve mezartaşları, lahitler yapılmış.

Türkler ve Bulgarlar burada üzüm bağları yetiştirmişler. Bağlar devam ediyor. Kara üzümü çok meşhur, bu yüzden Türkler buraya Karabağ diyorlardı.

1960larda 1500 nüfusu olan köy dış ülkelere ve Yunanistan'ın büyük şehirlerine yaşanan göçlerle günümüzde 250ye kadar inmiş.

Köy yakınlarında HIDIR BABA TÜRBESİ vardır. Osmanlı döneminden kalan bir kale ve 18. yüzyılda yapılmış TAŞLIK CAMİSİ de bulunuyor. Camiye Taşlık adı verimesinden eskiden bu köye TAŞLIK da dendiğini anlıyoruz.

Taşlarıyla ünlü Petrota'da birçok mağara bulunmaktadır.

Köyde ayrıca endüstri çağı öncesi döneminde inşa edilmiş bir fabrika bulunmaktadır. Fabrika restore edilerek turizme kazandırılmıştır.

6 gün sonra

PALLİ

Türkçe adı : BILDIRKÖY

Sevr Antlaşmasıyla Yunanlara bırakılan Palli köyü 1947 yılına kadar Türklerin yaşadığı bir köydü. Türkler Palli'ye Bıldırköy derlerdi. Bıldır Türkçede -öncesi, bir önceki- anlamına gelen bir kelimedir. Yunanlar ise 1923 den itibaren bu köye Serez'den hıristiyanları yerleştirmeğe başladılar.

Bataklık bir arazide olan Bıldırköy'ün manda yetiştiriciliği ve manda sütünden yapılan yoğurtları meşhurdu. Köyü tekrar planlayan Yunan mühendisler bataklık arazideki köyü Türklerin "Ali Çeşme" dedikleri mevkiye taşıdılar. Buraya Serez bölgesinden getirdikleri Yunan asıllıları yerleştirmek için evler yaptılar. Ali Çeşme mevkii Türklerin tapulu tarlalarının olduğu verimli bir bölge idi. Yunanlar Türklerin elinden arazilerini aldılar. yeni kurdukları bu yerleşime tekrar anlamında Palli adını verdiler.

1947 yılına kadar Türklerin çoğunluk olduğu bu köyde yüzyıllar öncesinden gelen bir cami vardı. Yunan içsavaşı sırasında Türkler buradan göç ettirildi. Cami yıkılarak MeryemAna adına bir kilise inşa edildi. 1940'larda büyük bir Türk köyü olan Bıldırköy günümüzde nüfusu azalmıştır. 1950 den sonra köyde Türk kalmamıştır.

Köyde kadınların işlediği ürünler ve Limberis Antoniades'in özel folklorik kolleksiyonu bulunan kalıcı sergi vardır.

    8 gün sonra

    PTELEA

    Türkçe adı : KARAAĞAÇ

    Osmanlı döneminde Türkler çoğunluk olmak üzere Bulgarlarla karışık yaşıyorlardı. Türkler ve Bulgarlar bugün Bulgaristan sınırında bulunan köye Karaağaç diyorlardı. 1949 yılına kadar ise Yunanlar Ftelia adını vermişlerdi. Ftelia Yunancada Karaağaç manasına geliyordu. Yunan hükümeti buna bile tahammül edemeyerek köyün ismini değiştirdi. 1912 yılında Bulgarlar Karaağaçtan sürüldü ama Bulgar ordusu buraları alınca 1915 yılında tekrar döndüler. 1920 yılında ise Yunanlar Bulgarları tamamen bu köyden sürdüler. Yunan içsavaşına kadar Türkler Karaağaç'da yaşıyorlardı. İç savaştan sonra Yunanlar Türkleri de Karaağaç'tan gitmeye mecbur ettiler.
    Bu köyün yerlileri ve günümüzdeki Yunanlar dahi Türkçe bir kelime ile Karaağaçlılara Karakaş derler. 1924'den sonra Doğu Rumeli'den Kozluköy ve Urumköy'den insan getirip yerleştirdiler. Türklerin zamanında 1000 kişilik büyük bir köy olan Ptelea günümüzde 400 kişiye inmiştir.
    Eski ilkokul binası folklor müzesi haline getirilmiştir. 51 nolu Yunan Ulusal Karayolu ve E-85 Avrupa yolu Ptela'dan geçer. Dedeağaç - Mustafapaşa ( Aleksandrapoli-Svilengrad) arasında Osmanlıların kurduğu bir demiryolu hattı vardır. Bu hat Svilengrad'dan Türkiye'de Pehlivanköy'e giden bir hatta bağlanır. Dostluk Hattı denen bu hat maalesef Yunanların uzlaşmaz tavırları nedeniyle kapalıdır. Bu hattın önemli bir istasyonu olan Ptelea istasyonu sadece iç taşımacılıkta kullanılır.
    Türklerden hatır Karakaş kahvesi çok meşhurdur. Bu köye Karakaş kahvesi içmek ve yanında ev yapımı elma turtası yenmek için gidilir.

    2 ay sonra
    bir yıl sonra

    Selamlar, baba tarafında boşnaklık, rumenlik, bulgarlık var fakat bir de konova buldum ama o kadar araştırdım böyle bir yer bulamadım sizin bir bilginiz var mı?

    bir yıl sonra

    merhabalar. anne tarafım Drama dan gelmiş. kuşterek yada guşterek diye bir köyden. yerini ve yeni adını bulamadım. yardımcı olur musunuz

      Bahadrlter drama bildiğim Yunanistan ama tam ismini bilirseniz köyün ona göre bulmak daha kolay olabilir

      Forum sayfamızı daha fazla büyütmek ve geliştirmek istiyoruz. Fakat şimdi katkılarınıza ihtiyacımız var. 

      Bize katkı sağlamak için buraya tıklayabilirsiniz

      bir ay sonra

      unalmetin Nea Vissa’dan yani Ahırköy’den Edirne’ye Mübadele öncesinde kaçak giden ailelerdeniz. Bir gece baskınıyla tüm yerleşim boşalır. Türk yerleşimi oluğunu biliyorum. Dedemin dedesinin Yerleşimin Bektaşi büyüğü olduğu ve tekkesinin ve taliplerinin olduğunu çok sonra öğrendim. Ahırkö’ün bir gecede beşikteki bebekleri ve taşınabilir kıymetlerin dışında hiçbir şeylerini alamayan halkça boşaltılmak, kaçmak zorunda kaldıklarını bunun da Mübadele öncesinde olduğu bilgileri birleştirerek anladım. Mübadele sonrasında Bosnaköy’ün Türkiyede kalması üzerin, oradaki Rum ya da Gagavuzların Ahırköy’e yerleştiklerini, yıllar sonra 1932 yılında Nea Vissa adının verildiğini öğrendim. Orada iken aile adımızın Aslıoğulları olduğu aktarıldı görebildiğim büyüklerimden. Hepsi bu. Burayla ilgili hazin bir geçmiş olduğunu ve kuşaklara özellikle aktarmaktan kaçınmış olduklarını anlıyorum büyüklerimizin. Bilgisi olan varsa, paylaşırsa mutlu olacağım.

        7 ay sonra

        Fulya e devlet üst soy belgesinden öğrendiğim kadarıyla annemin annesinin annesi Ayşe, 1881 Ahırköy(Nea Vissa) doğumluymuş. 1922 yılında annemin annesi Aliye, Aydın Çine’de doğmuş. Resmi kayıtlardan öğrendiklerim bunlar. Orada iken aile adımızın ne olduğunu bilmiyorum. Bektaşi kökenli olabilecekleri ihtimali var gibi. Annemin anlattığına göre çok büyük sıkıntılar yaşamış oldukları.

        Bir Yanıt Yaz...